
İbret alınacak "bedel ödeme" hikâyesi
İlhan Nezor/Ankara
"Ben, RP İstanbul İl Başkanı olduğumda, İstanbul'un 19 ilçesi vardı. Bunlar haftada bir gün açık, diğer günler kapalıydı. Arkadaşlarımı topladım, konuştuk ve karar aldık. Gündüzleri açık tutamıyoruz, bari 18.00-21.00 arası her gün bir nöbetçi koyalım dedik. Bunu ilçe teşkilâtlarımıza bildirdik. Telefonla da her gün arayıp açık mı yoksa kapalı mı diye kontrol ediyorduk. Bir gün Şişli teşkilâtını 18.15'te aradık, telefonu açan olmadı. Arkadaşlarla Şişli teşkilâtına gittik. Saat 18.35'ti. Kapıyı çaldık bir genç açtı. Gözleri yaşlar içindeydi. Durumu hiç iyi değildi. Sorduk kendisine: Hasta falan mısın? Yoksa bir derdin mi var? Israrlarımıza rağmen derdini söylemek istemedi. "Peki, ilçeyi neden geç açtın?" diye sorduk. "Müşkül bir durumum vardı, o yüzden geç açtım" dedi. Müşkül durumunun ne olduğunda ısrar ettik, yine de o ısrarla söylemedi. Ertesi gün araştırdık, bu genç kardeşimiz hanımını doğum sırasında kaybetmiş. Çocuğunu kurtarmışlar. Doğumdan hemen sonra çocuğunu hastaneden almış, annesine bırakmış ve aceleyle ilçeye nöbetine gelmiş. Durum bundan ibaretti. Bu durum bizi gerçekten üzdü. Derinden yaraladı. Daha sonra duyduk ki bu genç Eskişehir'e yerleşmiş. Orada teşkilâtlarda çalışmış. Arkadaşları ile köy çalışmasına giderken elim bir trafik kazası geçirmiş ve arkadaşları ile birlikte şehitler kervanına katılmış. Biz biliyoruz ki, zafer inananlarındır ve zafer yakındır. Böyle daha nice arkadaşlarımızı kaybettik. Çok çileler çektik, eziyetler gördük, horlandık, küçük düşürüldük, ama yılmadık, bugünlere geldik."
Evet, tahmin edildiği gibi bu duygusal konuşma bugün Başbakan olan sayın Recep Tayyip Erdoğan'a aittir. İstanbul Belediye Başkanı iken, RP'nin 13. yıldönümü münasebetiyle tertip edilen Ankara Altınpark Göl Tiyatrosu'nda söylediği sözlerdir. Bizzat dinleyenler arasında bulunanlardan birisiyim. O gün bugündür bu hadiyesi hiç unutamıyorum. Olayı bizzat yaşayan sayın Başbakan'la birlikte binlerce insan hüngür hüngür ağlamış ve o kardeşimize dualar etmiştik.
Bu acı ve bir o kadar da gurur verici hadise, bana İslâm'ın ilk şehidi Hz. Sümeyye'yi hatırlattı. Hz. Sümeyye şehit edildiği zaman, müşrikler bunu müjdeli bir habermiş gibi Ebu Cehil'e bildirdiler. Ebu Cehil sevinmek bir yana, kaşlarını daha da sertleştirerek, "Siz bu habere seviniyor musunuz? Eğer bir dava için ölümü göze alanlar varsa, bilinsin ki o dava kök salmaya başlamıştır. Demek Muhammed'in davası da kök salmaya başladı haa" diyerek endişelerini gizlememiş ve İslâm gerçeğinin altını önemle çizmiştir.
Geçen yıl Birlik Vakfı'nın düzenlediği bir toplantıda 'bedel ödemeye hazır olduklarını' ifade eden sayın Başbakan'a (kendi ifadesiyle), şehitler kervanına katılan bu kardeşimizi yeniden hatırlatmak istedik.
Hatırlatmak istedik, çünkü bugün oturdukları o makama şehadetini basamak yapan kardeşlerimiz, daha dün Tayyip Abi'siyle paylaştığı dava uğruna çocuğunu anadan öksüz, babadan yetim bırakacak kadar bedel ödemeyi göze alıyordu. TBMM'ye adeta 28 Şubat Sincan tankı gibi eze eze giren ve Anayasa'yı değiştirebilecek bir gücü eline geçiren AK Parti, neden bedel ödemeyi göze alamıyor. İşte biz, bu soruları o şehit kardeşimizin adına sormak durumundayız. Diğer bir ifadeyle, o şehit kardeşimiz kalkıp gelse ve bize dese ki: "Tayyip Abi, hani beraber yürümüştük biz bu yollarda, hani beraber ıslanmıştık yağan yağmurda. Ne oldu da daha dün Hıristiyan kulübü olan AB ile Katolik nikâhı kıymanın derdine düştünüz? Size ne oldu da 'sana selâm vermeden uçan kuşun yuvasını bozar, kanadını kırarım' diyerek bayraklaştırdığımız başörtüsüne ve onun mağdurlarına "ülke gerçeklerini görün, üniversitelerin uyulması gereken kuralları vardır. Başınızı açın ve bu aftan yararlanın" demek acziyetine düştünüz? Ne oldu sizlere ki din eksenli parti olmadığınızı ve referanslarınızı dinden almadığınızı söylemek durumunda kaldınız? Namus sözü verdiğimiz ve kırmızı çizgiler arasına aldığınız başörtüsü gibi ilahî bir emri toplumsal uzlaşmaya neden terk ettiniz?
Evet sayın Başbakan, dün paylaştığınız davanıza ve bugün oturduğunuz makama şehadetini basamak yapan ve sizin de şehitler kervanına katıldı diye taltif ettiğiniz bu kardeşimiz cevap bekliyor. Yok eğer, "Dedik ya kardeşim, biz Millî Görüş gömleğini çıkardık" diyorsanız, kırmızı çizgilerinizde namus sözü verdiğiniz konuları bugünkü gömleğiniz olan muhafazakâr demokratlıkla çözün bakalım. Bunun çözümünü toplumsal uzlaşıda aramaya kalkarsanız, yanılırsınız. Çünkü bu uzlaşının anahtarı yine iktidarın elindedir. CHP'nin dişini göstermesiyle geri adım atmaya devam ederseniz ve halkın verdiği gücü kullanmakta tereddüt etmeye devam ederseniz, toplumsal uzlaşı beklentiniz bir felâketle sonuçlanabilir.
